Soyadını 9 Eylül’den alan, işgal İzmir’inin sessiz kahramanı: Fadıl Dokuzeylül

İzmir’in işgal edildiği günlerde İzmir’de bulunan Fadıl Dokuzeylül, işgali takip eden günlerde de İzmir’de güçlü bir yer altı teşkilatlanmasına sahip olan, asker ve sivillerden oluşan Türk istihbaratının önemli bir üyesi olarak görev aldı. Fadıl Bey’in geride bıraktığı notlar ve kaleme aldığı anılarından bu yapılanmanın Birinci Dünya Savaşı’nın son yıllarında başladığını öğreniyoruz.

Fadıl Dokuzeylül

“DOKUZ EYLÜL’ÜN BİLİNMEYEN KAHRAMANLARI” VE GAVUR MÜMİN

Fadıl Dokzueylül’ün birden fazla kopya olarak kaleme aldığı ve o dönemde görev yapan ve hayatta olan ekip arkadaşlarına düzeltme ve fikir almak için gönderdiği metinlerden İzmir’deki yer altı örgütlenmesinin daha erken tarihlerde başladığını öğreniyoruz. Adı gecen hatıraların ilkinde, mütareke İzmir’inde görev yapan ve aralarında kendisinin de olduğu on iki kahramanın hayatını ve yaptıklarını anlatmaktadır. “Dokuz Eylül’ün Bilinmeyen Kahramanları” başlığını taşıyan çalışması hayatta olan ekip arkadaşlarının geri dönüşleriyle içerik ve belge olarak zenginleşmiştir. Üzerinde en çok durduğu çalışma ise yakın çalışma arkadaşı Gavur Mümin olarak bilinen Mümin Aksoy’a ilişkin olanıdır. “Sessiz Kahraman: Mümin Aksoy” isimli yayınlanmamış biyografi, hatıra kitap çalışması rahmetli Mümin Aksoy’un anlattıklarına dayalı olarak hazırlanmıştır. Mümin Aksoy hayattayken yapılan görüşme ve yazışmalara dayalı olarak hazırlanan bu çalışma, Mümin Aksoy’un erken denebilecek bir yaşta hayattan ayrılması nedeniyle yarım kalmıştır. Fadıl Dokzeylül’ün birden fazla kopya olarak hazırladığı ve yine çalışma arkadaşlarının katkılarıyla zenginleştirdiği anıları ise “İzmir’e Dair Hatıralar” başlığını taşımaktadır.

“İzmir’e Dair Hatırarlar” kitabının ilk sayfası

Söz konusu anılar ve notların bir kısmı damadı büyük yazarımız Samim Kocagöz’ün ünlü eserler, “Kalpaklılar” ve “Doludizgin” kitaplarında kullanılmıştır.

Fadıl Dokuzeylül‘ün notlarından ve yeni ulaşılan belgelerden İzmir’in Kurtuluşuna kadar olan sürede kendisinin bu teşkilatın kimi zaman birinci kimi zamanda ikinci önemli ismi olduğu sonucu ortaya çıkıyor.

TEŞKİLATI MAHSUSADAN DİRENİŞ HAZIRLIĞI

Nitekim İzmir’in işgal edildiği sırada şehit olan Hasan Tahsin’in yeni ulaşılan notlarından ve günlüklerinden de bu yapılanmanın İzmir’de 1917 sonunda başladığını öğreniyoruz.

Hasan Tahsin’in mütareke öncesi ve sonrasında İzmir’deki yapılanmaya ilişkin yeni katkılar getiren günlük not ve yazışmaları.

Teşkilatı Mahsusa, Birinci Dünya Savaşı’nın kaybedileceği düşüncesi ve Anadolu’nun işgalini önlemek için birçok bölgede direniş örgütlerinin alt yapısını kurmuş bu doğrultuda kadro takviyesi yapmıştır. Teşkilatı Mahsusa adına Bükreş’te Buxton kardeşlere düzenlediği suikast sonrasında tutuklanıp yargılanan ve hapis cezası alan Hasan Tahsin’in serbest bırakıldıktan sonra bu yapılanma içinde görev almak için geldiği ilk yer İzmir olmuştur. İzmir ve Batı Anadolu’da Teşkilatı Mahsusa adına örgütlenme girişimlerinde bulunan Hasan Tahsin rahatsızlığı nedeniyle tedavi olmak için gittiği İsviçre’den tekrar İzmir’e döndü. Teşkilatı Mahsusa adına başlangıçta iş adamı, tüccar sonrasında ise gazeteci olarak örgütlenme girişimlerinde bulunan Hasan Tahsin mütareke başlangıcında İzmir’deki yapılanmanın önemli bir elamanı olarak görev yapmıştır.

Bu yapılanmanın görev alanı sadece İzmir’le sınırlı olmayıp tüm Yunan işgal bölgesini içine almaktaydı. Hasan Tahsin’in yeni ulaşılan notlarından Manisa, Aydın’da görev yapanların Donanma Cemiyeti ya da Müdafaayı Milliye Cemiyetleri’nde görev alan kişiler olduğu anlaşılmaktadır. Bu isimlerin büyük bir kısmı İzmir ve Ege bölgesindeki Müdafaayı Hukuk Cemiyetleri’nde ve Kuvayımilliye içinde görünürde olmayan çok önemli görevler üstlenmişlerdi.

Bu doğrultuda yeni ulaştığımız isimlerden Torbalılı Emin ve Giritli Şevki Kuvayımilliye’nin örgütlenmesinde arka planda çok önemli roller oynayan insanlardı. Yeni tespit ettiğimiz bir diğer önemli kişi de İzmir’de Müdafaayı Hukuk ve Reddi İlhak Cemiyetleri’nde görev alan Hadikayı Maarif Mektebi’nin kurucularından emekli binbaşı Hüseyin Lütfi Bey’di.

ÇANAKKALE CEPHESİNDEN İŞGAL ALTINDAKİ İZMİR’E

Fadıl Dokzueylül 1890 yılında İzmir’de doğdu. Torunları Rahmetli Fadıl ve Şükrü Kocagözden aldığım yazılı ve sözlü bilgilere göre babasının erken yaşta hayatta ayrılması nedeniyle Beyrut’ta gümrük memuru olarak çalışan dayısının yanına gider. Saint Joseph okulunda papazlardan Fransızca, yaşadığı yer nedeniyle de Beyrut’ta Arapça öğrenir. Ailenin Girit kökenli olması nedeniyle Rumcaya son derece hakimdir. On dört yaşına kadar Beyrut’ta yaşayan Fadıl Bey daha sonra İzmir’e döner. Şimdiki adı İzmir Atatürk Lisesi olan İzmir İdadisi’nden mezun olduktan ve askerliğini Çanakkale Cephesi’nde yaptıktan sonra dayısının da yardımıyla İzmir Gümrük teşkilatında çalışmaya başlar. Lise yıllarında tıbba ve resme ilgi duymasına rağmen tıp okuma imkanı bulamaz. Çanakkale Cephesinde de askerliği sırasında istihbarat ve haber alma işlerinde görev almıştır. Akıcı düzgün diksiyonu, girişkenliği ve sorunların çözümünde gösterdiği hızlı hareket etme yeteneği ile amirlerinin dikkatini çeker.

“FİLVAKİ ÇOK TEHLİKELİDİR”

İzmir gümrüğünde çalışmaya başladığı zaman mütareke döneminde yine gümrükte çalışan ve ismini henüz tespit edemediğimiz teşkilatın bir numaralı isminin daveti üzerine örgüte katılmıştır. Anılarında bu durumu şöyle anlatmaktadır:

“İşgalden bir müddet sonra (takriben bir sene) idare amirim Solan Gümrüğü Başmemuru Tahir Bey beni gizlice odasına çağırdı ve şunları söyledi.

Başefendi, size gizli fakat aynı zamanda vatani ve milli bir vazife teklif edeceğim. Filvaki çok tehlikelidir, fakat siz de zaten benim gibi bu tehlike dairesinin içindesiniz. Rumca lisanına aşina olmanız ve arkadaşlarımız arasında en ziyade şayanı itimat tanındığınız için mevcudiyetinden haberdar olduğumuz gizli teşkilat size bir vazife verdi, bunun için de sizi münasip gördüm. Bu vazifeyi bihakkın ifa edeceğinize hepimiz kaniyiz dedi. Ben de peki, kabul ettim dedim ve ilave ettim. Beni böyle mühim ve milli bir vazifeyi ifa edecek kadar şayanı itimat bulmuş iseniz benim için mucibi iftihardır, hayatım pahasına da olsa seve seve yaparım dedim”

Mütareke döneminde Fadıl Dokuzeylül

İzmir Gümrük Müdürlüğü’nde çalışan Fadıl Bey’in bildiğimiz kadarıyla bu dönemdeki en yakın çalışma arkadaşları ise “Gavur Mümin” olarak tanınan Mümin Aksoy, Gümrük Müdürü Agah Efendi, Gümrük Başmemuru Tahir Bey, İzmir’de Şark gazetesini çıkaran Halil Zeki Osma ve işgal süresince İzmir Müftülüğü görevini sürdüren Rahmetullah Efendi’ydi.

İzmir’de en yakın çalışma arkadaşı Mümin Aksoy’un kendisine imzalayarak verdiği bir zeybek resmi.

Fadıl Dokuzeylül’e

9 Eylül 1338 de İzmir’i kurtaran kızanlardan

11.12.1944

İmza

Mümin (Aksoy)

İşgal süresince “serbest fikirli, cesur, milliyetperver” olarak tanımladığı Rahmetullah Efendi’nin Yunan İşgal kuvvetleriyle yürüttüğü temaslardaki tercümanlık görevini bizzat Fadıl Dokuzeylül üstlenmişti. İşgal İzmir’inin en karanlık günlerine tesadüfen eden bu süreçte üstlendiği vazife ve şahit olduğu tanıklıklar, bu döneme ait bilinmezlere ışık tuttuğu gibi bir avuç kahramanın işgal altındaki kentin Türk kimliğini koruma doğrultusunda verdiği cansiparene mücadeleyi de gözler önüne sermektedir.

Rumcaya anadili gibi hakim olması ve resim konusundaki üstün yeteneği haber alma işindeki görevini başarıyla yerine getirmesinde önemli bir rol oynamıştır. Bu dönemdeki yazışma ve notlarında Fadıl ve Fazıl isimlerini de kullandığını da biliyoruz.

Görev yaptığı yıllara ait önemli bir fotoğraf. Arka yazı şu şekildedir:

“Sevgili İzmir’imizin hadise-i işgali elim hatıratından

14 Şubat 1921 İzmir

Yunan başvekili Venizelos’un yeğeni Theodoraki ile beraber. Bu adam rüsumat yolcu salon müdürü olarak gelmiştir. Düşman hakkında çok mühim malumat edindim

O günlerde eski Türk yolcu salonu müdürü Tahir Bey idi”

KURTULUŞ MÜJDESİ… “GELİYORLAR”

Anılarında ve diğer notlarında İzmir’deki Yunan karargâhında Türk ve Yunan kuvvetlerinin yerini gösteren haritalı odaya girdiğini, bunları aklında tutarak resim yeteneği ile tekrar çizip Mümin Bey’e ve diğer ekip arkadaşlarına aktardığını biliyoruz. Hatta 31 Ağustos 1922 günü Yunan karargâhında haritayı görünce orada ağlamamak için kendini zor tuttuğunu ve çıkar çıkmaz Kameralına koşup anında şehre yayılan “geliyorlar” haberini nasıl müjdelediğini yazdıklarından ve torunlarına anlattıklarından öğreniyoruz.

Fadıl Dokuzeylül’ün anıları ve notları işgalden takriben bir süre sonra başlayıp İzmir’in kurtuluşuna kadar geçen süre içerisindeki tanıklıklarını da içermektedir. Gizli, vatani ve milli bir vazife teklifi ile başlayan görevini ailesine dahi söylememiş ve büyük bir sorumlulukla hareket etmiştir. Aile üyelerinin büyük bir kısmı Mütareke İzmir’inde oynadığı önemeli rolü vefatı sonrasında yazdıkları hatıra ve notların ortaya çıkması sonrasında öğrenmişlerdir. İki sene kadar süren bu süreçte yaşadıkları, işgal altındaki bir kentin yaşamına dair önemli ipuçları içermektedir.

DEVRİMLER İÇİN GÖREV BAŞINDA

Fadıl Dokuzeylül ve yine kendi ifadesiyle kurtuluşun diğer” sessiz kahramanları 9 Eylül 1922’den sonra yeni Türkiye Cumhuriyet’in kuruluşuna emek veren nice adsız kahraman gibi köşelerine çekilip yeni Türk devletin kurulmasına katkıda bulundular.

Kurtuluştan kısa bir süre sonra Gümrük teşkilatındaki görevinden ayrılan Fadıl Dokuz Eylül, cumhuriyet devrimlerinin uygulanmasında görev aldı. 1929 yılında Harf Devrimi sonrasında kurulan Millet Mekteplerinde ve okuma yazma kurslarında öğretmenlik ve yöneticilik görevi yaptı.

Okuma yazma kurslarında öğretmenlik ve yöneticilik görevi yaptığı yıllara ait bir fotoğraf. Arka yazısı:

“26-10-1929 Yeni harflerle yazı yazmayı öğretmek için mahallede bir kahvede mahalle imamı dahil olduğu halde bütün eşraf ve ev sahipleri bir arada bir resim çektirdim. Ben müdürdüm.”

Soyadı kanunu çıktığı sırada ise Dokuzeylül soyadını almıştır. Fadıl Dokuzeylül’ün torunu ve büyük yazarımız Samim Kocagöz’ün oğlu Sayın Şükrü Kocagöz büyüğüm bu konuda aile içinde anlatılanları şöyle anlatmaktadır:

“Soyadı kanunu çıktığında dedem nüfus memurunun karşısına dikilip Dokuz Eylül soyadını almak istediğini söylediğinde adam bir şaşkınlık geçirmiş; kendisi, bunu hem de rakam ile 9 Eylül olarak tescil ettirmek istediğini eklediğinde şaşkınlığı daha beter artmıştı. Sonunda soyadı rakam olmaksızın tescil edilmiş. Ama kendisi imzasında ve pek çok yazışmada bunu rakamla yazmıştır O günleri o zaman yaşıyormuşçasına bir düşündüğümüzde “kurtuluş” un 9 Eylül’ün anlam büyüklüğünü hepimiz duyumsayabiliriz. Hiçbir yurtsever benim sevincim kıvancım seninkinden daha fazla diyemez.

Ama dedemin en azından farklı konumu ona herkesten biraz farklı duygular yaşatmıştır. Bu milli duygular ile her gün işgal askerleri arasında görev yapma durumunun getirdiği daha derin, bir an bile soluk almaya imkan olmayan bir durum. Her dakika tevkif edilebileceği ve buna rağmen istihbarat görevi için gözünü dört açmaya, iğne üstünde yaşamaya yönelik azabın getirdiği bir duygudur. O günleri anlatırken her seferinde anlatmakta olduğu o geçmiş anı bu gün gibi yaşaması, bizlere yaşatmış olması yaşamımdaki en farklı, ayrıcalıklı duygu ve anı olmuştur.”

Kurtuluştan kısa bir süre sonra kardeşi Fahri Bey ile baharat işine girmiş ve Kameraltı’nda kent belleğinde öneli bir yere sahip olan 9 Eylül Baharat Deposu’nu sonrasında da tek başına Güleryüz Baharat Deposu’nu açmıştır.

Dokuz Eylül Baharat Deposu’na ait bir gazete ilanı

Hayattan ayrıldığı tarih olan 1979’e kadar, 9 Eylül kutlamalarında çocuk ve torunlarıyla en önde yer almıştır.

İzmir Kokluca Kabristanı’nda bulunan mezarlığı.

Bunlara tanıklık eden Şükrü Kocagöz büyüğüm bu durumu şöyle anlatmaktadır:

“Dokuz Eylül Bayramları ise yaşamının en heyecanlı günü olur, hepimizi dükkânda geçit törenini izlemek için toplardı. Çünkü o zaman tören Kemeraltı Caddesinde yapılırdı. Süvariler, Tariş’in arabaları, okullar, nasıl olurdu da buraya sığardı? Bugün hayretle anımsıyorum. Bir de, her Dokuz Eylül bir efsunu öldürmüş, diğerini mızrağı ile denize döken bir süvarinin resmedildiği eliptik bir tabloyu dükkânın cephesine asardı.”

Ruhları şad olsun Vatan her daim var olsun.

Not: Yazıda kullanılan görsel malzemeler aile üyelerinden alınmıştır. Artık vatana mal olmuş bu kahramanların görselleri kaynak gösterilerek kullanılabilir.

Fadıl Dokuzeylül

Author: can tok

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir